Uzmanlar öneriyor: Uzun yaşamak için bu beş öneriyi uygulayın

100 yaşına kadar yaşamak için “her derde deva” olacak mucize bir hap veya takviye yok. Ancak dünyanın en eski halkları arasında sağlıklı yaşamın sırlarını keşfetmek için onlarca yıl harcayan Dan Buettner’a göre, uzun ömrün çok daha basit bir sırrı bulunuyor: Sağlıklı beslenme.

İtalya’daki Sardunya ve Japonya’daki Okinawa gibi mavi bölgeler, en çok sayıda uzun yaşayan insana ev sahipliği yapan coğrafi alanlar olarak biliniyor.

Bu nedenle bazı kişiler, uzun, hastalıksız yaşamların anahtarının bölgelerdeki insanların yeme ve aktivite düzenlerini kopyalamak olduğuna inanıyor. Her ne kadar bu konsept, ilk olarak 20 yıl önce Buettner tarafından öne sürülse de, o zamandan bu yana yüzlerce kitap ve hatta bu fenomeni keşfetmeye adanmış bir Netflix belgeseli ile patlama yaşadı.

Ancak bazı uzmanlar mavi bölge teorisini sorgulasa da, tartışılmaz olan şey, Sardunya ve Okinawa gibi yerlerdeki insanların farklı bir beslenme düzenlerinin olmasıdır.

İşte uzun yaşayan insanların tercih ettiği besinler ve beslenme biçimleri…

FASULYE

Gezegendeki tüm uzun ömür diyetlerinin merkezinde sadece yeşil yapraklı sebzelerin yer almaması sizi şaşırtabilir. Buettner, baklagillerin yığının en üstünde yer alması gerektiğini söylüyor.

Fasulye, mercimek ve bezelye gibi baklagillerin pişirilmesi hem basit hem de ucuzdur. Dahası, lif ve proteinle dolu oldukları için gerekli besinleri sağlarlar.

ÇEŞİTLİLİK

Çeşitlilik, mavi bölgelerde yaşayan insanlar için beslenmenin önemli bir parçasıdır.

Ünlü bir diyetisyen olan Profesör Tim Spector, bu sağlıklı ulusları besleyen şeyin spagetti ve erişte değil, onlara eklenen baharatlar, otlar ve sebzeler olduğunu söylüyor.

Örneğin Japonya’da yiyeceklere çeşitlilik katan yüzlerce çeşit mantar ve soğan, fasulye, turşu ve diğer fermente gıdalar bulunuyor.

Bu çeşitlilikteki malzemelerin zengin çorbalara ve güveçlere karıştırılması mavi bölge bölgelerinde yaygındır.

Uzmanlar, çeşitli yiyecekler yemenin, ihtiyacınız olan farklı vitaminleri, mineralleri ve besin maddelerini alma olasılığınızın daha yüksek olduğu anlamına geldiğini söyledi.

FERMENTE GIDA

Peynir yemek bağırsaklarınızı ve bağışıklık sisteminizi de güçlendirebilir. Profesör Spector, çok sayıda mavi bölgeye sahip olanlar da dahil olmak üzere birçok Akdeniz ülkesinin bol miktarda keçi peyniri, yoğurt ve diğer süt fermentlerini tükettiğini açıklıyor.

Japonya’da da benzer şekilde tempeh, soya sosu ve miso gibi fermente soya ürünleri popülerdir.

Buettner, Sardunya’da yaklaşık 1960 yılına kadar insanların çoğunlukla ekmek ve peynir yediğini açıkladı.

Fermente gıdalar sindirimi iyileştirebilir ve tip 2 diyabet ve kalp hastalığı gibi bazı hastalıklara yakalanma riskinizi azaltabilir.

DAHA AZ ET

Buettner, geçmişte mavi bölgelerde yaşayan insanların ayda yalnızca beş kez et yediğini ve nadiren balık yediğini söylüyor.

Katıldığı bir podcast’te, son 100 yılda beş mavi bölgenin tamamında yapılan beslenme araştırmalarının, bu bölgelerdeki insanların çok fazla et yemediğini gösterdiğini açıkladı.

Yedikleri yiyeceklerin yaklaşık yüzde 90’ı bütün bitki bazlı yiyeceklerdir.

Buettner, “Dünyadaki uzun ömürlü beslenmenin beş temel direği tam tahıllar, buğday, mısır ve pirinç, yeşillikler ve tabii ki bahçe sebzeleridir” diye ekledi.

NHS’ye göre et iyi bir protein kaynağı olmasına rağmen, çok fazla kırmızı et yemek kolesterolü yükselterek koroner kalp hastalığı riskinizi artırabilir.

ORTAK YEMEK

Mavi bölge popülasyonları aile ve sosyal bağlantılara öncelik veriyor ve sadece iyi beslenmekle kalmıyor, aynı zamanda bunu bir topluluğun parçası olarak yapıyorlar.

Profesör Spector, ortak bir yemeğin uzun ömür için önemli olan birçok unsuru kapsadığını açıklıyor.

Akdeniz ülkelerinde insanlar yemekle birlikte bir kadeh şarabın tadını çıkarmak için bir araya gelecek ve yemekte ortalama bir Amerikalıya göre iki veya üç kat daha fazla zaman harcayacaklar.

Bunun daha iyi sindirime, başkalarıyla iletişim kurma becerisine ve stresin azalmasına katkıda bulunduğuna inanıyor.

Profesör Spector, zihinsel stresin vücut üzerinde fiziksel bir etkiye sahip olabileceğini ve iltihaplanmayı artırabileceğini ve bunun genel sağlığınızı etkileyebileceğini gösteren çalışmalar olduğunu ekliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir